Olayın sanayi atıkları nedeniyle değil, arıtılmamış evsel atıkların derin deşarj sistemleri ile denize dökülmeleri ve sıcaklık değişimleri nedeniyle meydana geldiğini söyleyen Başkan Sertaslan, bir süre sonra denizin kendiliğinden normale döneceğini dile getirdi.
Başkan Sertaslan şöyle konuştu: “Son bir aydır Gemlik Körfezi’nde hepimizi rahatsız eden bir durum var. Bu bir doğa olayı. Kulaktan dolma şeyler söyleniyor. Deniz yüzeyi bir mikroorganizma nedeniyle hoş olmayan bir görüntüye sahip. Bir takım araştırmalar yaptık. Maalesef yapılacak bir şey yok. Bu durumu bir canlı organizma yaratıyor. Durumun adı müsilaj. Deniz tabanında fosfor ve azotun yoğunlaşması, deniz suyu sıcaklığının periyodik şekilde artmasının yarattığı bir durum. O organizmanın yaşam alanı bulup hızlıca çoğalması ile ortaya çıkıyor. Gördüğümüz onun ölüp yüzeye çıkan hali. Görmediğimiz ve aslında sorun olan daha ciddi bir popülasyon suyun içinde. Kendini atacak bir yer bulabilirse deniz temizleniyor. Bir iki gün görünen şey elverişli ortamlarda aylarca sürebiliyor. Boğaziçi Üniversitesi ile irtibat kurduk. Hava şartları böyle devam ettiği sürece kötü görüntü devam edecektir.”
Bu olayın sebebinin, evsel atıkların arıtılmadan denize atılması olarak belirten Başkan Sertaslan sözlerini şöyle tamamladı: “Orhangazi arıtmasının yapılması lazım. Evsel atıkların arıtılmadan körfeze atılmaması lazım. Marmara Denizi’ne kıyısı olan bütün belediyelerin bunu yapması gerekiyor. Yıllardır evsel atıklar derin deşarj denilen bir sistemle denize bırakıldı. Sonunu hep birlikte görüyoruz. Bunun balık popülasyonu üzerinde ciddi bir etkisi var. Belediyemiz de endüstri kuruluşlarımız da arıtmadan suyunu körfeze bırakmamalı. Müsilaj dediğimiz olay, İngilizce ismi ile “marine snow” yani deniz karı, ilk olarak 1700’lü yıllarda Adriyatik Denizi’nde görülmüş. Ama Türkiye’de ilk defa 2006 yılından itibaren sorun çıkarmaya başladı. Deniz kendine kıyı bulabilseydi, Marmara’yı beton bir göl haline getirmeseydik yükünü üzerinden atardı. Ama her yer beton ve kaya, dibe çökeceği güne kadar bekleyeceğiz.”